bugün
yenile
    1. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      şahane bir paulo coelho kitabıdır. intihara teşebbüs eden bir kadın ve hayatı kısa süreye sığdıran bir insan. akıl hastası olmakmı yoksa aklın hastası olmak mı.
    2. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "işte bu nedenle, acılaşan insanlar için, ünlü kahramanlar da, deliler de bitmez tükenmez bir merak kaynağıdır; çünkü onlarda yaşam korkusu da yoktur, ölüm korkusu da. kahramanlar olsun, deliler olsun tehlikelere aldırmaz, kim ne derse desin bildiklerini okurlar. deli intiharı seçer, kahraman bir dava uğruna kendini feda etmeyi ama ikisi de ölür. bu arada acılaşmış kişi her ikisinin de saçmalığını ve görkemini yorumlamaya çalışmakla geçirir gecesini, gündüzünü. acılaşmış kişinin öz savunması için yükselttiği duvara tırmanıp dış dünyaya bir göz attığı anlarda olur bu. derken elleri, ayakları yorulur, yeniden geriye, günlük yaşamına döner."
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ''normallik fikir birliğinden başka bir şey değildir. yani, çoğunluk bir şeyin doğru olduğunu düşünüyorsa o şey "normal" olur.'' (bkz: veronika decide morrer) ''ancak, toplum her zaman belirli davranış kurallarını herkese empoze etme eğilimindedir, tek tek insanlarsa neden bu kurallara uymak zorunda olduklarını merak etmezler.''
    4. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
    5. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      okumaya basliyorum, bitirince en sevdigim kismi editlerim:')
    6. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      harika ötesi bir kitap. güzel bir ana fikri olduğunu düşünüyorum.
    7. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      tam da hayattaki yerimi, ne olmak istediğimi ve ne olduğumu, mutlu mu yoksa mutsuz olduğumu sorguladigim bir dönemde çıktı bu kitap karşıma. tam da bir intihar düşüncelerinden yeni çıkmışken başladım okumaya. keşke dedim daha önceden okusaydım. bitirmemek için can atıyorum.
    8. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      --- spoiler --- dış tehditlerden korunaklı dünyalar yaratmak isteyen kimi kişiler, fazla ileri gidip dış dünyaya karşı abartılı duvarlar örerler. yeni insanlara, yeni yerlere, farklı yaşantılara karşı yükselen bu duvarlar onların iç dünyasını da yoksullaştırır. işte 'acılaşmak' burada devreye girer. acılaşmanın ana hedefi iradedir. bu hastalığa tutulanlar her türlü isteği yitirmeye başlarlar, birkaç yıl içinde kendi dünyalarının dışına çıkamaz olurlar, çünkü tüm enerjilerini çevrelerine duvar örmeye harcamışlardır. dış saldırılardan kaçınmak amacıyla, kendi içsel gelişmelerini de sınırlamışlardır. i̇şe gitmeyi, televizyon seyretmeyi, çocuk yapmayı, trafikten sikayet etmeyi sürdürürler ama bunlar hep otomatiğe bağlanmıştır ve herhangi bir duyguyla ilişkileri yoktur. zehrin bünyeye yayılmasının yarattığı en büyük sorun, tutkuların -nefret, ask, umutsuzluk, merak vb.- su yüzüne çıkmasını önlemesidir. acılaşan insan zamanla hiçbir istek duymaz. ne yaşayacak, ne de ölecek iradeye sahiptir artık sorunun özü de budur. . . doktor igor; "dünya çabalarımın değerini bilmeyecektir" dedi kendi kendine. anlaşılmamaktan gurur duyuyordu, çünkü tüm dâhiler bu bedeli ödemişlerdi. --- spoiler ---
      2kitabı almaya karar verdim. ancak yazın okuyabilirim ama olsun. bana bir kitap kazandırdın şu an :)) - devriksekiz 04.05.2017 10:55:52 |#3278439
      1o zaman söz yerine geldi mı? :) - kizilotesii 04.05.2017 10:58:32 |#3278440
      0hangi söz? - devriksekiz 04.05.2017 11:03:13 |#3279781
    9. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yaşamak için bir umut oluşturan kitap ve aynı zamanda en sevdiğim kitap
    10. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bakis acimi değiştiren kitaplardan birisi
    11. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "her günümün aynı olmasının nedeninin kendim olduğunu daha önceden anlamış olsaydım, belki..."
    12. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yeni başladığım kitap poulo coelho'nun diğer kitaplarından yeni sıra geldi. ilk okuduğum kitabı da simyacı idi. zaten bu mükemmel diğerleri de aynı şekilde fevkâlade. veronica'nın da muazzam olduğundan hiç şüphem yok. bu yazarı çok seviyorum ve benim bu yazarla karşılaşmamı sağlayan babama çok ama çok minnettarım.
      0ay lav yu dediy aayyyyyy lavv yuu so maçç - kafasi simdi geldi 29.07.2017 17:01:37 |#3433841
      1sen de mi okudun la? kız benle aynı sebepten ölmek istiyor. - adenozin 29.07.2017 17:09:45 |#3434248
      1okuyorum henüz. eğer intihar ediceksen dergiyi doğru seç go girl falan olmasın ktöflsöxldögpdöck - kafasi simdi geldi 29.07.2017 17:12:57 |#3434310
      butun yorumlari goster (11)
    13. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      -...deli olmak düşüncelerini iletmekten aciz olamak demek. sanki yabancı bir ülkedesin, çevrende olup biten her şeyi görüyor, anlıyorsun, ama istediğini anlatmaktan, dolayısıyla da yardım bulmaktan umutsuzsun, çünkü orada konuşulan dili bilmiyor, anlamıyorsun. +hepimiz hissetmişizdir bunu. -hepimiz şu ya da bu biçimde deliyiz zaten.
    14. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bence "insan neden intihar eder" sorusuyla başlayan, "insan neden intihar etmemeli"yle sona eren roman. insan zamanın kendisi için neler göstereceğini bilemez. çok mutsuz giden bir hayat bir anda bambaşka bir hal alabilir. bizi hayata bağlayan şeyler karşımıza çıkabilir. aşık olabiliriz. bambaşka güzellikler yaşayabiliriz. bu yüzden hayatı yarısında çıkılacak bir film gibi görmemek gerekir
    15. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "igor bey napıyorsunuz amk" dedirtti bana. kitabı okurken bir çok kez sorguladım. her şeyi sorguya çektim. bir yandan kitabı okuyup öteki yandan müziğimi dinlerken aklımın bir köşesinde de sorgu yaptım. okuduğum her kitap bittikten sonra oluşan hüzün bu sefer daha fazlaydı. ama simyacı'da yaşadığım hüzün kadar da değildi. şimdi ise filmini izleyeceğim ve umarım güzel çekmişlerdir. --- spoiler --- yaşadığı her yeni günü bir mucize olarak görecekti kız... ki, kırılgan yaşamlarımızın her anında başımıza gelebilecek beklenmedik olayları düşünecek olursak, her yeni gün bir mucizedir. --- spoiler ---
    16. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "dünyanın bütün dağlarında, ormanlarında, bir tek yaprağı bile bir başkasının tıpkısı olarak yaratmamıştır tanrı. oysa siz farklı olmayı delilik sayıyorsunuz."
    17. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      “kendi dünyasında yaşayan herkes delidir. şizofrenler, psikopatlar, manyaklar. yani, başkalarından farklı olanlar” "yani, senin gibiler mi?" zedka soruyu duymazdan gelerek devam etti; “öte yandan bir einstein var, zaman ve uzamın ayrı şeyler değil bir karışım olduğunu söylüyor. ya da bir kristof kolomb, dünyanın öte ucunda bir uçurum değil başka bir kıta olduğunu ileri sürmüş. ya da, insanoğlunun everest’in zirvesine ulaşabileceğine inanan bir edmond hillary var. sonra beatles, bambaşka bir müzik yarattılar, eski çağlardaki insanlar gibi giyindiler. bütün bu kişiler ve daha binlercesi, hep kendi dünyalarında yaşadılar."
    18. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      paulo coelho'nun okuması kolay, bir çırpıda hazmedilecek çerezlik ama güzel kitabı. hoş kitap bunu kesinlikle kabul ediyorum ama çok kolay yazıldığını düşündüğüm bir kitap bu sebepten bence kesin olarak çerezlik kategorisinde. şimdi kitap hakkında bir kaç şey yazacağım ve sanırım spoiler barındırmayacak içerisinde. takıntılı düzeyde spoiler hassasiyetiniz varsa okumayın tabi ama kitabı okumayanları pek etkilemeyecek okuyanların da ne demek istediğimi anlayacağı şekilde yazarım sanırım. kitaba tam manasıyla roman demeli miyim bilmiyorum ama aranızdan birisi roman yazmayı falan düşünüyor ve ilk defa yazacaksa bu kitabı mutlaka okusun. çünkü bu kitapta kullanılan kurmaca yöntemi ilk defa roman yazacak birisi için önemli bir deneme olur muhtemelen. ne diyorum biraz açayım. kitapta olay örgüsü açısından yapılan bir şey var. buna ister anlatılan hikayenin zorunluluğu deyin, ister kurnazlık deyin, ister de kolaycılık deyin size kalmış. her şeyden önce yazar bu kitapta kendisini karakter olarak yerleştirmiş. roman yazarken çok ciddi bir avantajdır doğrudan doğruya kendini bir karakter olarak hikayeye yedirmek. dr. i̇gor karakteri doğrudan doğruya yazarın kendi fikir dünyasından tıpa tıp esintiler taşıyor, yazar konuşmak istediği zamanlar, anlatmak istediği şeyleri doğrudan dile getirmek istediği zamanlar dr. i̇gor'u konuşturuyor. bu roman yazarken bir avantajdır. bu sebepten dr. i̇gor uzun uzun konuşmalar yapıyor, iç sesiyle konuşuyor, derdini anlatıyor, tezini öne sürüyor, kitabın en çarpıcı tespitleri doğrudan doğruya dr. i̇gor'un ağzından çıkıyor. kitabın bir yazılış amacı var. bu çok belli ve bu kitapta kitabın amacını, sunduğu önermeleri ve tespitleri biz her seferinde dr. i̇gor'un ağzından ya da doğrudan coelho'dan okuyoruz. bir diğer durum olarak da kitaptaki karakterlerin iç içe geçmiş birbirine temas eden bir durumu yok. bu da yazılan bir roman için bir kolaylık ve avantaj. bütün karakterler bir akıl hastanesine dünyanın dört bir yanından geldiği için aralarında derin ve duygusal bir ilişki kurma zahmetine gerek kalmıyor. zaten karakterlerin hikayeleri birbirine pek fazla temas etmiyor. kitabın sonuna doğru 2 karakter arasında bir bağ kurulsa da kitabın temel mantığında bu yok. i̇şte tam da bu sebepten mari'nin, eduard'ın, veronika'nın, zedka'nın, dr. i̇gor'un romana katkısı yer yer azalan ama karakterin altını kazıdığımızda ortaya çıkan hayat hikayelerini uzun uzun okuyoruz. yani ortada bir sahne var -hastane- ve karakterler sırayla sahneye çıkıyor ve hikayelerini anlatıyor. birisinin hikayesi için ötekinin hikayesine ihtiyaç yok. aynı zamanda da romanın temel önermesine, alt metnine hizmet eden küçük küçük hikayeler serisini görmüş oluyoruz. bu sebepten yazılan kitap bir roman olsa da sık sık hikayeler seçkisine dönüşüyor. eduard'ın hikayesini ben çok beğendim mesela ama romana doğrudan bir katkısı var mı? bir hikaye antolojisinde tek başına yer alsa zerre sırıtmaz. oysaki bir romandan çıkartılan bir pasaj kolay kolay tek başına hikaye hüviyeti taşımaz. ama bu romanda taşıyor. coelho bir kaç özgün ve kendi başına hikayeyi ortak bir arenada birbirine bağlamış yani. bu sebepten yazımı kolay diyebiliyorum. bu yüzden ilk defa roman yazacak olanlar okusun diyorum. biraz da kitabın içeriğine değinmek isterim. hani bazı kitaplar vardır yepyeni bir şeyler öğrenirsiniz. okuduğun kitap ucuz bir roman olsa da sana yeni yeni şeyler öğrettiği, gösterdiği için heyecanla okursunuz yeni şeyler anlattığı için kitabın diğer detaylarından rahatsız olmazsınız. kitapla aynı fikirde olmasanız bile okumak heyecan verir. bu kitap benim için onlardan değildi işte. bir de neredeyse tamamen aynı fikirde olduğunuz, bildiğiniz/farkında olduğunuz şeyler barındıran kitaplar vardır. bu kitaplarda asıl olması gereken güçlü anlatımdır. heh işte bu kitap benim için onlardan olması gerekirdi ama beklediğim etkileyiciliği dibine kadar yaşatabildi dersem yalan olur. yukarıdaki entrylerde kizilotesii'nin yaptığı bir alıntı var mesela. "acılaşmak" üzerine bir anlatım var. müthiş bir kavramsallaştırma örneği bence. ancak yine de kitabın temel tezini okuyucuya yeterince coşkulu hissettirebildiğini sanmıyorum ben. yani başkalarında daha büyük etki uyandırabilir bilemiyorum ama zaten bildiğim, aynı fikirde olduğum şeyler üzerinden yapılan edebi anlatımda beni beklediğim ölçüde heyecanlandıramadı. yoksa üzerinde durduğu kavramlar, normalleşme ve toplumsal normlar üzerine tespitleri, yaşama bilinci, olağanlık, ölüm, intihar gibi konular üzerine yapılan çıkarımlar çok güzeldi. yine de bunların daha yoğun ve coşkulu şekilde anlatılmasını beklerdim ben. ben paulo coelho olsaydım kariyerimin geldiği bu son noktasında bu kitapta kullanılan malzemeyi ve konuyu basit bir şekilde iç ettiğim için, harcadığım için bir miktar utanır ve ciddi ciddi üzülürdüm herhalde. yanlış anlaşılmasın bütün bunların yanında okuması çok keyifli ve akıcı bir kitaptı. benim derdim şu; çok güzel bir mesele üzerine durulmuş ve okuyucuya bir önerme sunulmuş. burada beklenen okuyan insanın kitabı kapattığı anda kitabın temel hedefi doğrultusunda harekete geçmesidir. örnekse mari karakterinde görülen etkiyi biz okuyucu olarak görebildik mi? sanmıyorum. bu his yalnızca okuyarak, kelimelerle olmaz. anlatmakta güçlük çektiğim bir roman ortamı olması lazım ki veronika'yı biz de en az mari kadar hissedebilelim. okuyan bir insanı bu doğrultuda yeterince heyecanlandırıp harekete geçirebilir mi? i̇şte bu konuda büyük şüphelerim var. hedefe aldığı mesele doğrultusunda insanda yeterince iz bırakabilen bir kitap olması bu açıdan zor. tespitleri ve modern hayata dair hipotez ve açıklamaları beğeni kazansa da anlatım gücünü konu özelinde zayıf buldum yani. kastım kesinlikle doğrudan bir yalınlık değil. aynı yazarın en meşhur kitabı olan simyacı çok daha yalın bir anlatıma sahipti belki de. ancak iz bırakmak ve okuyucuda bir takım şeylerin fitilini ateşlemek açısından çok daha vurucuydu. bir de kitabın sonu neredeyse 20.-30. sayfasından sonra falan anlaşılabiliyor, tahmin edilebiliyor hale geldi. bu biraz canımı sıktı. ama yine de en beğendiğim kısımlardan bir tanesi yine son kısmıydı. çünkü sonunu tahmin etsek de sona ulaşma yöntemi tahmin edilemeyecek şekilde farklıydı. güzel şaşırttı bence. dr. i̇gor'a iyi yükseldim o zaman işte. :)) kitabın en etkileyici tarafı bu sebepten yine son kısım olabilir. en azından ilk 3 bölüme falan girer yani. okursanız kazanımınız illaki olur. ancak yine de büyük beklentiler içine girmeye gerek yok. keyifli bir okuma sağlar her türlü.
    19. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bugün okumaya başladığım içinde şöyle de güzel bir hikaye barındıran kitap: "çok güçlü bir büyücü, bütün bir ülkeyi yok etmek ister, o ülke halkından herkesin su çektiği bir kuyuya sihirli bir madde atar. kuyunun suyunu kim içerse delirecektir. ertesi sabah, herkes kuyudan su çekip içer, hepside delirir. yalnızca kraliyet ailesi, kendilerine ait özel bir kuyudan su çektiklerinden sihirbazda o kuyuyu zehirlemeyi beceremediğinden delirmezler. tabi kral çok kaygılanır, halkının sağlığını ve güvenliğini sağlamak için bir dizi emir verir. ancak polisler ve müffedişlerde halkın içtiği sudan içmiş olduklarından kralın emirlerini saçma bulurlar ve emirleri uygulamazlar. ülkede yaşayanlar kralın emirlerini duyduklarında, onun delirdiğini düşünürler. hep birlikte sarayının önünde toplanıp tacını ve tahtını bırakması için gösteriler yaparlar. umutsuzluk içinde kral tahtan inmeye hazırlanırken kraliçe ona engel olarak der ki "gel, bizde o kuyudan su içelim, o zaman bizde onlar gibi oluruz." ve öyle yaparlar, kral ile kraliçe de cinnet suyunu içip anında saçma sapan konuşmaya başlarlar. bu durumda halk taşkınlığından dolayı pişman olur, öyle ya madem kral bu kadar bilgece konuşuyor, onu alaşağı etmenin bir anlamı yoktur. ülkede barış ve huzur yeniden hüküm sürer, bu halk komşularından epeyce farklı bir hayat tarzı benimsemiştir ama kral ölene kadar ülkesini yönetebilmiştir." hep aynı kuyunun suyunu içmiş ve aynı şeyleri yapan insanların kendilerini normal kendilerinden farklı şeyler yapanları deli sanmalarını çok güzel özetleyen bir hikaye.
      0hayır kraliçe koltuk düşkünüymüş :: - çılgın att 03.04.2018 16:46:57 |#3624082
    20. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      --- spoiler --- "ona ceketimi verme önerimi reddetti.  belki de onun dünyasında mevsim yazdı." --- spoiler ---
    21. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      villete akıl hastanesinde bulunan akıl hastalarının yanı sıra toplum tarafından normal karşılanan bazı insanların da oraya isteyerek yatması ne kadar doğru bilmem ama anlamlı bir şey. deli olduğu söylenen insanlar, toplumdaki belirli kurallara uymadığı, belirli çizgileri aştıkları için villete'ye geldiler. aslında deliler, diğerlerinden daha cesurlardı. çünkü çizgileri aşabilecek cesareti gösterdiler. fakat oraya para ödeyip gelen normal insanlar bunu, toplum içinde aşma cesaretini gösteremedikleri çizgileri aşmak adına yaptılar. hayatımın merkezinde yer alacak kadar değerli birisinin önerisiyle okumaya başladığım güzel bir kitap. güzelden kastım dilinin açıklığı yada olay örgüsünden ziyade düşündürücü yapıda olması. okudukça sıkılmadan üzerine düşünebiliyorum. rejilenip bir tiyatro oyununa bile dönüştürülebilir bence. kısa zamanda bitirip sevdiğim insanla üzerine konuşmayı umuyorum. pek kitap okuyan biri değilseniz alıp okumanızı öneririm.
    22. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      az önce başladığım ve insanı içine çeken bir roman. bu zamana kadar başlamadığım için kızdım kendime. enfes. altı çizilecek ve hayata katılacak o kadar çok cümle var ki...
    23. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "ama önce şunu anlamanızı istiyorum: çok ciddi bazı patolojik vakalar dışında, insanlar yalnızca günlük yaşamın tekdüzeliğinden kurtulmak amacıyla delirirler. anlıyor musunuz?"
    24. -1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Ölmek isteyen bir insan ama ölümünün de geride kalanları dapıtmamadı için yollar arayan biçare zavallı bir kadın... Offff üstüme üsteme geliyor her yer..
    25. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      lisede severek okuduğum, “belki de onun dünyasında mevsim yazdı” cümlesini yaz sever yanlarıma tepiştirdiğim çok hoş kitap. şimdilerde yeniden okuyayım hayli vakit oldu diye düşünürken, kitap önerisi arayanlara da fikir olur diyerek başlığı sol kanada düşürüyorum.
    26. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "dünyanın bütün dağlarında, ormanlarında, bir tek yaprağı bile bir başkasının tıpkısı olarak yaratmamıştır tanrı. oysa siz farklı olmayı delilik sayıyorsunuz." (#2264734) (#2123392)
    27. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      paulo coelho'nun bir eseri. paulo bu kitabında, intihar temasını farklı bir şekilde ele alıyor. normal ve güzel sayılabilecek bir hayatı olan veronika, intihar girişiminde bulunuyor. fakat başarılı olamıyor. bunun ardından bir akıl hastanesine kapatılıyor ve oradaki yaşamı anlatılıyor. finali hoş ve tadındaydı. kısa ve çok beğendiğim bir kitap oldu. her gün, her gece binlerce ölüm yaşıyorum, birinizin bile şu kadarcık umrunda değilim. çok ciddi bazı patolojik vakalar dışında, insanlar yalnızca günlük yaşamın tekdüzeliğinden kurtulmak amacıyla delirirler. puan: 8.5/10
    28. 10
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yeni bitirdiğim bir roman. konusu yazar tarafından oldukça güzel ve tek tek, nazikçe işlenmiş. intihar teşebbüsü olan genç bir kadının kısacık bir süreye bütün hayatını sığdırma çabasını anlatıyor. benim en çok etkilendiğim kısım mari’nin panik atak krizi geçirdiği sırada hissettiklerini yazar tarafından ilmik ilmik betimlenmesi oldu. panik atak krizi geçiren kimsenin zihnindeki bütün olguları ve en sonunda güven duygusu ile gerçeklik çizgisi arasındaki ince sınır çok çok fazla iyi anlatılmış. okumadıysanız eğer tavsiye ederim.
    29. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Saturnus 2006 yılında aynı isimle bir albüm çıkarmıştır ki tadından yenmez. .
    30. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Yeni okuyup bitirdiğim (bkz: Paulo Coelho) romanı. Düz, basit bir roman ama kesinlikle çok etkileyici olmuş. En sevdiğim kısmını eklemek istiyorum. --- spoiler --- "Korkma. Bugün, buradan ayrılmak için Dr. Igor'dan izin istedim. Dolaşayım, gözlerimi son kez kapayacağım yeri kendim seçeyim istiyorum. Derken seni hastabakıcılarla boğuşurken görünce, bu dünyadan ayrılırken neye bakmak istedigimi kavradım: Senin yüzüne. Ve hastaneden çıkmaktan vazgeçtim. Sen elektroşok tedavisinden sonra uyurken, ben bir kriz daha geçirdim, bu kez tamam dedim, gidiyorum. Senin yüzüne bakarak, öykünün ne olabilecegini düşünerek, mutlu ölmeye hazırlandım. Ama gelmedi ölüm, kalbim bir kez daha dayandı, herhalde çok genç olduğum için." --- spoiler ---
    31. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      " Tanıştığımızda sana ilk sorduğum soruyu hatırlıyor musun?" "Evet, deliliği bilip bilmediğimi sormuştun." "Çok doğru. Bu kez sana öykü anlatmayacağım. Deli olmak, düşüncelerini iletmekten aciz olmak demek. Sanki yabancı bir ülkedesin, çevrede olup biten her şeyi görüyor, anlıyorsun, ama istediğini anlatmaktan, dolayısıyla da yardım bulmaktan umutsuzsun, çünkü orada konuşulan dili bilmiyor, anlamıyorsun." " Hepimiz hissetmişizdir bunu. " " Hepimiz şu ya da bu biçimde deliyiz zaten. "
    32. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Louisin entrysinden çıkıp denk geldiğim kısma bak. Allahım beni sınama bu aralar valla hiç hazır değilim. Kitap da mı okumasam ne yapsam ay. En iyisi ben bu cuma cumaya gideyim --- spoiler --- Ne acıdır ki Allah,Yehova, tanrı -ona ne ad verdiğiniz önemli değil-günümüzde yaşamıyordu, çünkü yaşıyor olsaydı bizler hala cennette olurduk. O ise ön kararlar, son kararlar, Yargıtay, Danıştay, içtihat, müdafaa temyiz, tashih karar derken, gırtlağına kadar hukukla boğuşuyor olurdu Adem ile Havva‘yı cennetten kovusunu haklı göstermek için. Ne de olsa yasalarda yazılı olmayan keyfi bir kuralı çiğnemişti onlar: İyi ile Kötüyü ayırt eden bilgi ağacının meyvesini yemeyeceksin. Peki bu meyvenin tadılmasını istemiyordu da neden söz konusu ağacı cennetin duvarları dışında bırakacağına, tam ortasına dikmişti? Mari, Tanrı’yı suça teşvikle de suçlayabilirdi, çünkü ağacın nerede olduğunu adem ile Havvaya o göstermişti. Bu konuda bir şey söylememiş olsaydı, bu dünyada insanlar kuşaklar boyu mutluluk içinde yaşayacaklar, bu yasak meyveye el uzatmak kimsenin aklına gelmeyecekti. Benzer ağaçlarla dolu bir ormanda bulunduğunda da kimse onun özel değerini bilmeyecekti. Oysa tanrı çok farklı bir yol izlemiş, keyfi bir kural koymuş, sonra insanoğlunu bu kuralı çiğnemeye ikna edecek bir yol bulmuştu, sırf ceza kavramını icat edebilmek için. Adem ile Havvanın kusursuz bir yaşamdan sıkılacaklarını çok iyi biliyordu,er geç O’nun sabrını denemeye kalkacaklardı. Resmen tuzak kurmuştu. Belki kendisi de yani -her şeye kadir tanrı- her şeyin kusursuzca sürüp gitmesinden sıkılmıştı. Eğer Havva yasak meyveyi tatmasaydı, son birkaç milyar yıl boyunca ilginç hiçbir olay meydana gelmeyecekti. --- spoiler ---
      2Ayrıca kitap isminin başlığını biz niye ingilizce olarak açıyoruz? Saçma. - boktanhayat 03.07.2022 22:46:00 |#4408670
      1ingilizce değil bu portekizce. yani kitabın orijinal adı. kitaplar, filmler ve dizilerin başlıkları çoğunlukla orijinal adıyla açılıyor. - ikinci nefertiti 03.07.2022 23:42:48 |#4408721
      1Yine de kitap isimleri türkçe açılmalı bence. Suç ve cezanın ben orjinal adını ne yapayım mesela. - boktanhayat 03.07.2022 23:47:56 |#4408734
      butun yorumlari goster (5)
    33. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (#1831900) başlıkta gezerken bu çiftin yorumlaşmasına denk geldim, tanımıyorum ama nicklerini nasıl aklımda tuttuysam direk görünce “ay bunlar evli”dedim. o zaman tanışırlar mıdır bilmem fakat eski konuşmayı hatırlatıyım dedim.
      1 :) hatırlatman gülümsetti. Evet o zamanlar henüz yeni tanışıyorduk. Kitap mitap ayağına kandırdı işte sonra beni djfjfj - kizilotesii 24.11.2023 01:45:19 |#4647656
      1aşka kanmak güzel olsa gerek :) sevindim dksl - zeynoderbana 24.11.2023 01:46:39 |#4647660